İlahi Hâkim Bakış Açısı Ne Demek?
İlahi hâkim bakış açısı… Duyduğunda hemen aklına ne geliyor? Sadece dini bir kavram mı? Yoksa insanların kendi yaşamlarına, insanlığa dair olaylara, hatta evrene dair bakışını şekillendiren, herkese bir çeşit üstün “hakimiyet” mi? Benim için, bu kavram pek çok farklı biçimde algılanabilir, ama ne yazık ki çoğu zaman yanlış anlaşılır ve kirli bir şekilde yorumlanır. İlahi hâkim bakış açısını savunanların bakış açısı ne kadar “yüce” görünse de, çoğu zaman bu düşünceyi yönlendiren kişilerin veya toplumların çıkarları olduğu gerçeği gözden kaçırılır.
İlahi Hâkim Bakış Açısının Tanımı
İlahi hâkim bakış açısı, insanların ve olayların “yüksek bir perspektiften” değerlendirilmesi gerektiğini savunan bir görüş. Bu bakış açısına göre, Tanrı ya da evrenin düzenini oluşturan bir güç, tüm olaylara ve varlıklara hükmeder. İnsanlar, Tanrı’nın iradesine uygun bir şekilde yaşamlarını sürdürmelidir. Her şeyin bir amacı olduğu, hayatın belli bir plan ve düzene göre işlediği savunulur. Yani, her şey “O’nun” kontrolü altındadır ve bizler de sadece bu büyük planın bir parçasıyız.
Bununla birlikte, bu görüşün savunucuları, dünyada olup biten her şeyi Tanrı’nın adaletine ve hikmetine bağlama eğilimindedirler. Zayıf yönü şu ki, olayları Tanrı’nın “ilahi iradesiyle” açıklamak bazen bireysel sorumluluktan kaçmak anlamına gelebilir. Her şeyin Tanrı’nın bir planı olduğu düşüncesi, bazen insanların yanlışlarını görmezden gelmesine ya da sorumluluk almamasına yol açar. Hadi gelin, bu bakış açısının güçlü ve zayıf yönlerini birlikte inceleyelim.
İlahi Hâkim Bakış Açısının Güçlü Yönleri
Düzen ve Huzur Arayışı
İlahi hâkim bakış açısını savunanlar, hayatın anlamının ve amacının Tanrı’nın elinde olduğu fikrine inanırlar. Bu bakış açısına göre, her şeyin bir amacı vardır ve sonunda her şey yerli yerine oturur. Evet, burada bahsettiğimiz evrensel adalet, insanlara bir rahatlama duygusu verebilir. Çünkü hayatı kontrol edemediğimizde, bir tür “sahiplenme” duygusuyla yaşamak yerine, “Beni Tanrı yönlendiriyor” diyebiliriz. Bu da bir nevi iç huzuru sağlar. Kafamızdaki “kontrol etme” baskısı azalır.
Birinin sıkıntılı bir duruma düştüğünü görmek, o kişiyi rahatlatıcı bir şekilde “Bu, Tanrı’nın planı” diyerek açıklamak, her durumda bir tür teselli sunar. İnsanlar, Tanrı’nın kararlarını sorgulamak yerine kabul ederler. Bu da bazen bir tür psikolojik rahatlama sağlar. Yani, işin kolayına kaçmak olarak görülebilir, ama bir anlamda da huzur veren bir yaklaşım olabilir.
Toplumsal Dayanışma
İlahi hâkim bakış açısının toplumsal bir avantajı da olabilir. Eğer toplum, Tanrı’nın her şeyin düzenini sağladığına inanırsa, insanlar birbirlerine karşı daha hoşgörülü, empatik ve yardımsever olabilirler. Hedeflerinin sadece Tanrı’nın rızasına uygun hareket etmek olduğu bir toplumda, bireysel çıkarlar yerine toplumsal refah ön plana çıkarabilir. Zaten inanç, insanları bir arada tutmanın en güçlü araçlarından biri değil mi?
İlahi Hâkim Bakış Açısının Zayıf Yönleri
Sorumluluktan Kaçış
İlahi hâkim bakış açısının en büyük zayıf yönü, bireylerin kendi sorumluluklarını yeterince fark etmeyip, her şeyin “Tanrı’nın iradesi” olduğunu söyleyerek sorumluluktan kaçabilmeleridir. Bu düşünce, bazen kişilerin haksızlıklar karşısında harekete geçmelerini engeller. Çünkü “Tanrı’nın planı” her şeyin bir nedeni olduğu fikriyle, bir insanin yaşadığı sıkıntıların “ona ait” olduğunu kabullenmek kolay olabilir. Bu yaklaşım bazen, haksızlıkların olduğu yerde susturucu bir rol oynar.
Örneğin, ülkede her geçen gün artan gelir adaletsizliğini ve yoksulluğu bir kenara itip, “Bunlar Tanrı’nın iradesi” demek, toplumsal değişimi engelleyen bir zihniyet olabilir. Bu bakış açısı, insanların mevcut durumlarına rıza göstermelerine yol açabilir, oysa ki bazen değişim ve çözüm arayışına girilmesi gerekir.
İnsan Hakları ve Adalet
Bir diğer zayıf yönü de, ilahi hâkim bakış açısının bazen insan hakları ve adalet anlayışına ters düşmesidir. Birisi, Tanrı’nın her şeyin yöneticisi olduğuna inanırken, bazen Tanrı adına verilen kararlar insan hakları ihlalleriyle örtüşebilir. Tarihsel olarak bakıldığında, birçok zalim hükümdar ve despot, Tanrı’nın adına savaşlar yapmış, halkları bir şekilde baskı altına almış, insanları yok etmiştir. “İlahi irade” adı altında yapılan bu tür eylemler, pek çok masum insanın hayatını karartmıştır.
Bu noktada şunu soruyorum: Tanrı’nın iradesi adına yapılan zulümlerin arkasında durmak, Tanrı’yı ne kadar doğru tanımaktır? İnsanlar, kendi çıkarlarını Tanrı’nın iradesi olarak sunarken, insan haklarına dair evrensel değerlerden nasıl taviz verilebilir?
Sonuç: İlahi Hâkim Bakış Açısı Ne Kadar Doğru?
İlahi hâkim bakış açısı, huzur ve güven sağlayan bir yaklaşım gibi görünse de, sorumluluktan kaçışa, adaletsizliğe ve insan hakları ihlallerine kapı aralayabilir. Bu bakış açısı, hayatı “Tanrı’nın planı” olarak görmek istemekle birlikte, bazen bireylerin ve toplumların gelişmesini engelleyen bir mentaliteye dönüşebilir. Ancak, doğru bir dengeyle ve insan hakları temelinde, bu bakış açısı, huzur ve toplumsal dayanışma sağlamak için faydalı olabilir.
Peki, sizce Tanrı’nın iradesi her zaman bizim için en doğru olandır, yoksa bazen insan haklarına, adalete ve sorumluluğa duyduğumuz ihtiyacı göz önünde bulundurmalı mıyız? Bu soruyu bir süre düşündürmek gerek.